Sağır İdeolojisi Üzerine Bir Çağrı
- Cem Barutçu
- Jul 4, 2024
- 3 min read
Markia Kovacs-Houlihan'ın "Deaf Ideology"
(Sağır İdeolojisi) başlıklı TED Konuşmasına ait YouTube
Yaklaşık beş yıl önce, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkenti Washington DC'de yaşadığım dönemde izlediğim 'Sağır İdeolojisi' adlı TED Konuşması, sunan Markia Kovacs-Houlihan tarafından yapılmıştı. Geçen günlerde yazdığım ve yayınladığım 'Odizm: İşiten
Yanılgısı' başlıklı yazım ile bu konu tekrar gündeme geldi. Belki bu kavramla ilk kez karşılaşıyor olabilirsiniz; belki de bu, işiten bireylerin perspektiflerini sarsacak ve sağır ile işitme engelli bireylerin düşüncelerini aydınlatacak bir başlangıç olabilir. Kovacs-Houlihan'ın bu önemli konuşması, 10 Kasım 2015 tarihinde gözler önüne serilmişti. İşiten dünyanın, sağır bireyleri otomatik olarak engelli olarak etiketlemesi ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin (CDC) bu durumu bir hastalık olarak sınıflandırması ele alınıyordu. Kovacs-Houlihan, işiten dünyanın odizm aracılığıyla nasıl bir ayrımcılık yarattığını ve sağır bireylerin adeta doğuştan problemliymiş gibi algılandıklarını dile getiriyordu. Sağır toplum, kendini eksik veya aşağılık olarak görmese de, işiten dünya bu topluma karşı önyargılarla yaklaşmaktadır.
Kovacs-Houlihan, deneyimlerini anlatırken, dışarıda yemek yediği sıralarda garsonların Sağır ve Kör bireyler arasındaki farkı bilemediğini ve ona yanlışlıkla Braille menüsü uzattığını örnek verir. Bu ve benzeri olaylar, sağır bireyler hakkında oluşturulan yanlış anlatıların ve önyargıların bir yansımasıdır. Kovacs-Houlihan'ın kamu okullarında bir sağır öğrenci olarak yaşadıkları, mevcut eğitim sisteminin ne kadar yetersiz olduğunu gözler önüne serer. İlkokulda sınıf arkadaşıyla işaret dili kullanırken öğretmeninin tarafından azarlanması ve lise yıllarında arkadaşlarından ayrılarak konuşma terapisine zorlanması, bu ayrımcılığın somut örneklerindendir.

Kovacs-Houlihan, kamusal eğitim sisteminin 2,300 sağır ve işitme engelli öğrenciyi yetersiz koşullarda tuttuğunu belirterek, işaret dilinin kullanıldığı yeni bir eğitim sisteminin hem işiten hem de sağır çocuklar için nasıl faydalı olabileceğini vurgular. Bu tür bir eğitim modeli, işiten bireylerin de farklı bir öğrenme tecrübesi kazanmalarını sağlar ve sağır topluluğa karşı daha derin bir anlayış geliştirmelerine olanak tanır. Kovacs-Houlihan'a göre, 'sağır kazanımı' dünyaya farklı bir bakış açısı sunmayı ve sağır perspektifini ve uzmanlıklarını değerlendirmeyi tanımlayan bir düşünce şekli olarak tanımlanır.
Bu konuşma, derslerimizde öğrendiklerimizle derin bağlar kuruyor ve bizlere başka birinin gerçek yaşam deneyimlerine pencereler açıyor. Özellikle, eğitim sisteminin sadece işiten ve nörotipik bireyler için tasarlandığı eleştirilerine katılıyorum. Kovacs-Houlihan, sağır çalışmaları yaptığı kolejin her yıl bu programa ilgi gösteren yüzlerce öğrenci aldığını ifade ediyor ve bu, farklı insan perspektiflerini anlama arzumuzu pekiştiriyor. TED Konuşmasında Kovacs-Houlihan, işiten dünyanın sağır topluluğu nasıl aşağı gördüğünü ve bu bireylerin aslında 'normal' akranları kadar yetenekli olduklarını anlatarak, sağır olmanın farklı bir kültürel deneyim olduğunu vurgular. Bu deneyimler, işiten topluluğun farklı insan tecrübelerini daha iyi anlamasını sağlamak için bir fırsattır.
Sağır İdeolojisi Üzerine Derinlemesine Bir Bakış: Marksizm Perspektifinden
Sağırların marksizm teorisine olan bakış açıları, akademik literatürde geniş bir yelpazede tartışılmaktadır. Bu çerçevede, sağır toplumun odizm (sağır bireylere yönelik ayrımcılık) ve oralizm (sağır bireylerin ağızdan konuşma ve dudak okuma becerilerini kazanmaya zorlanması) arasındaki çatışma, pek çok zulmün kaynağı olarak gösterilmekte ve işiten dünyanın bu durumları nasıl kendi lehine çevirdiği sorgulanmaktadır. İşiten toplum, eğitim ve konfor alanlarında mükemmeliyetçiliği benimseyerek daha çok kendi bireylerini ön plana çıkarmakta, sağır bireylerin ise bu sistem içinde marjinalize edildiğini gözler önüne sermektedir.
Sağır bireylerin işaret dilini zaman zaman küçümsemesi, sömürgeleştirilmiş ve marjinalize edilmiş sağır bireylerin, işiten toplumu aşırı derecede önemli ve belirleyici olarak görmelerine neden olabilmektedir. Örneğin, Türkçe dudak okumaya olan takıntıları veya işiten bireylerin fikirlerini sorgusuz sualsiz kabul etme eğilimleri, sağır toplumunun işiten dünya karşısında ne derece savunmasız ve etkilenir durumda olduğunu göstermektedir. Bu durum, işiten dünyanın sadece ulusal değil, aynı zamanda küresel bir güç olarak nasıl konumlandığına dair çarpıcı bir örnektir.
Bu bağlamda, sağır ideolojisi üzerine yapılan çalışmalar, sadece sağır bireylerin karşılaştığı zorlukları değil, aynı zamanda bu zorlukların üstesinden gelmek için var olan potansiyeli de ortaya koymaktadır. Sağır toplumunun zengin kültürel mirası ve kendine özgü dilsel yapıları, onların sadece farklı olmadıklarını, aynı zamanda bu farklılıkların işiten dünya tarafından nasıl daha iyi anlaşılması ve takdir edilmesi gerektiğini vurgular. Markia Kovacs-Houlihan’ın çalışmaları ve diğer benzer akademik çabalar, işiten bireylerin sağır topluluğuna yönelik algılarını değiştirme ve bu alanda daha bilinçli, empatik bir yaklaşım geliştirme amacını taşımaktadır.
Bu nedenle, sağır ideolojisi ve onun çeşitli boyutları üzerine yapılan çalışmalar, sadece akademik bir ilgi alanı olmanın ötesinde, sosyal adalet ve eşitlik mücadelesinin de ayrılmaz bir parçasıdır. İşiten ve sağır bireyler arasındaki diyaloğu teşvik eden bu tür çalışmalar, her iki topluluğun da birbirini daha iyi anlamasına ve bir arada daha uyumlu bir şekilde yaşamasına olanak tanır. Bu, sadece sağır bireyler için değil, tüm toplum için daha kapsayıcı ve adil bir dünya yaratma yolunda atılmış önemli bir adımdır.
Yazan Cem B.






Comments